Kendini ve geriye kalan her şeyi affetmeye çalışan insanların hüzünlerini bilir misiniz? Kırılgan ve muhtemelen naif kalacak yanlarının üzerini örterler ise iyileşebileceklerini ve devam edebileceklerini düşünürler. Bu tıpkı çocuğu bahçedeki kuyuya düştüğü için kuyuyu son damlasına kuruyana kadar kapatan bir annenin refleksine benzer. Zarar verecek tüm durumları başkaları adına tespit etmek ve ortadan kaldırmak. Kendini ve geri kalan her şeyi affetmeye çalışan insanların çabaları da çoğu zaman o annenin verdiği doğal reflekse benzer.
Zaten bir zamanlar kendi adına tespit edilmiş ve ortadan kaldırılmış ama kendileri bunu hiç fark etmezken yapılmış insanlardır bunlar. Onların yerine sorunlarını halletmiş ebevenyleri, yöneticileri ya da ne bileyim devletleri vardır. Devletlerin sizin için kötü olduğunu düşünüp siz fark etmeden tespit edip infaz ettiği durumların ayrıntısı ile yüzleşecek kadar cesursanız şanslısınız. Hala kendinizi affedecek kadar çıkış yolunuz var demektir.
Bu cümleleri sanıyorum ki yirmili yaşlarımın başlarına kadar sorunları hep başkaları tarafından halledilmiş bir insan olduğum için yazabildim dedim kendime. Hayatta ve toplumda bir yer edinebilmek için verdiğim mücadelenin yanında solda sıfır kalacak sorunlardan bahsediyorum. Diğer yaşıtlarımdan beni şanslı ya da şanssız yapan detaylardan. Varsal olmaktan ve varsal olduğun için yüzleşmek zorunda bile kalmadığın konulardan. Açlık gibi, parasızlık gibi, sokaklarında ölümün ya da toplumun ötesine itildiğin için ayakta kalmak zorunda kaldığın bir semtte büyümemek gibi. Ailemizin sahip oldukları maalesef çoğu zaman ne olacağımızı da belirliyor. Ancak ailemizin kim ve ne olduğunun dışında olanları bilmek ya da öğrenmeye cesaret etmek ise "kim" olduğumuzu belirliyor. Ben buna inanıyorum. İşte orada kendime bir tuğla alabilmişim ve bulduğum ilk yerde kendi klanımı inşa etmeye başlıyormuşum gibi hissediyorum.
Haziran 2016/ Kabataş