Batının nevrotik dediğine, doğuda ermiş derlermiş diye meşhur bir söz var. Naciz yaşamım bana öğretti ki, batının genellikle nevrotik dediği, doğunun ahlaksızlığı ve pervasızlığı ile bir köşede usul usul delirtilendir. Özyaşam pratiklerimden vardığım bu sonuç bugün bitirdiğim Hacı Ağa kitabıyla bir kez daha doğrulandı. Bugün o yüzden, sizinle Sadık Hidayet’in bu kitabı ve meşhur karakteri Hacı Ağa üzerinden konuşmak istiyorum.
Bazı kitaplar vardır, inceciktir ve kısacık bir metinle dünyanın en büyük sorunlarını özetleyebilir. Bu açıdan favorim hala Wilhelm Reich’ın Dinle Küçük Adam isimli kitabıdır. Benim için başyapıt seviyesinde olan bu kitabın işte bir muadilini bitirdim bugün. Doğu’nun ahlaksızlığı ile usul usul delirttiği, melankoliye sürüklediği ve en sonunda yaşamından vazgeçmesine neden olduğu bir “ermiş”in Sadık Hidayet’in Hacı Ağası.
Kim bu Hacı Ağa? Hacı Ağa, Doğu feodalizminin en fırsatçı, en ikiyüzlü ve para için ruhunu satacak tiplerinin temsilidir. Her dönemin adamıdır. Demokrat ile demokrat, faşist ile faşist, dindar ile dindar, liberal ile liberal olur. Yani her dönemde vardır ve fırsatları her seferinde lehine çevirmeyi bilir.
Doğu’nun din ile bir köşeye sıkıştırdığı, emeğini çaldığı toplumun yöneticisidir. Bazen Hacı Ağa gibi salt tüccar olarak karşımıza çıkar, bazen politikacıdır bazen de bir molla. Ben ne kadar anlatsam boş kalacak, o yüzden kendisine çok iyi bir Yaşar Usta tiradi çeken Münadilhakk isimli şair karakterin, Hacı Ağa gibi insanları anlattığı satırları yazmak istiyorum buraya.
“Yetmiş yıldır insanları kandırdın, dolandırdın, arkalarından güldün. Sonra çaldığın paraları hilei şeriye ile helalledin, Karataş’ın (Kabe) etrafında iki sekip, yetmiş taş attın, koyun öldürdün. İşte bu gösteri senin bütün fedakarlığın. Niçin insanlar paralarını sana teslim ediyorlar? Çünkü para parayı çeker. Sabahın köründe örümcek misali, ağını örüyor,hırsızları, eşkiyayı, kaçakçıları kendine çekiyorsun. İşin gücün üçkağıtçılık alavere dalavere……
Aklın fikrin helada, mutfakta, yatakta! Senden sonra bu taşlığın kapısının açık kalmasını, yine kendi soyundan şehvetli, sahtekar, utanmaz birinin buraya oturup, sonraki nesilleri yolmasını istiyorsun.”
Ve böyle sayfalarca gidiyor Hacı Ağa ve türevlerinin ipliklerinin pazara çıkışı. Ben bu kitabı okuyun ve dinden, vicdandan, dürüstlükten ve refah seviyesinden önce sadece ve sadece toplumlar olarak önce “ahlaklı” olmamız gerektiğini görsün istiyorum insanlar.
Münadilhakk bu konuda bir de diyor ki, sürekli olarak batıyı şer olarak göstermek de sizin kompleksiniz. Ya da Bolşeviklerden korkup faşistlere sığınmanız. Faşistleri savunuyorsunuz çünkü sizin ahlaksızlıklarınıza uydurduğunu kılıf için en güzel ortamı sağlıyorlar. Ama bu demek değil ki Bolşevikler de gelse siz düzeleceksiniz. Doğu diyor yazar, ahlaksız. Bunu ne bir yönetim biçimiyle ne de başka bir devrimle değiştirebileceğiz. Bunu eğitimle de halledebilir miyiz pek emin değil. Bu ahlaksızlık bu toprakların kültürü olmuş diyor kısaca. Kim bilir belki de “Şark Kurnazı” diye bir kavram boşa çıkmamıştır.
Zaten Hacı Ağa bile bu utanmazlığına kılıf bulma derdinde değil artık. Tanıdık geliyor mu şu sözler size?
“Namazı, orucu nasıl doğru eda edeceklerini anlatmanızı istemiyoruz. Aksine, din adına eski töreleri yaygınlaştırmanızı istiyoruz. Bizim, göğüslerine zincir vuran, bıçakla dilim dilim dilimleyen, çabuk inanır, mutaassıp insanlara ihtiyacımız var, dindar Müslümanlara değil. Öyle bir şey yapmalı ki çiftçisi, köylüsü kendisini bana , sana muhtaç görmeli, minnet borcu olmalı.”
Doğunun ahlakı işte tam da bu satırlardaki Hacı Ağa’nın ahlakıdır.
Münadilhakk, Hacı Ağa gibi toplumu din iman ile, kurduğu para imparatorluğu ile sömürenlerin nasıl yok olacağına dair bir çözümü tam olarak sunmuyor evet, olsa olsa kanlı bir devrim. Ancak biliyor ki her devir kendi Hacı Ağalarını yaratacak. Sadece busunuz siz ve tarihin çöplüğünde unutulmaya yüz tutacaksınız diyor. Benim sanırım artık buna dair de pek inancım yok. O yüzden başladığımdaki düşüncemi tekrarlıyorum.
Batının nevrotik dediği, Doğu’nun çoğunlukla ahlaksızlığı, pervasızlığı ve aydın kültürü aşağılayarak delirttiği ermişler oluyor.
Günün sonunda elimizde ne kalır bilmem ama siz bu kitabı okuyun. Sadık Hidayet gibi, Münadilhakk gibi yalnız olmadığınızı hatırlayın ve direnme gücü kazanın diye. Kötülüğün ve ahlaksızlığın en büyük panzehiri direnmektir çünkü!