Özgürlük

Hepsi ve daha fazlası bu işte. Koskocaman içe oturan, büyük sevimsiz ve mide bulandıran bir ironi.

Özgürlük

“Frei sein, heißt wählen können, wessen Sklave man sein will.”

Jeanne Moreau

Özgürlük, kimin tutsağı olunmak istediğini seçebilmektir diyor yukarıdaki Almanca tümcede Jeanne Moreau. Okuyunca bir dakika burada bir yanlışlık var diyor insana ama sanırım hayatta söylenmiş bundan başka çok az ironik şey var. Saatlerdir bu söz üzerine düşünüyorum. Kendimi örneklendiriyorum. Adına özgürlük dediğim tutsaklıklarımı sıralıyorum. Bir evden kaçıyorsun, kendine ait bir ev olsun diye. Adına özgürlük işte bu kendi yaşam alanın diyorsun. O yaşam alanı için hayatının en değerli saatlerinden vazgeçiyorsun. Çalışıyorsun ve sadece çalışıyorsun. O özgürlüğü sürdürebilir kılmak için. Bir otoriteye, bir yaşam biçimine ve belki bir topluma karşı durabilmeyi seçiyorsun. Hiç kimsenin ve hiçbir topluluğun kurallarıyla ve dayatmalarıyla beni ele geçirmesine izin vermeyeceğim diyorsun ve sonra arkana yaslanıp. Oh be özgürlük işte bu, yaşamak istediğin gibi yaşamak diyorsun. Sonra var olmayı devam ettirebilmek için yalnızlığın tutsağı oluyorsun. Kendine yetebilmenin tutsağı. Kitapların, filmlerin ve müziklerin tutsağı. O kendi istediğin gibi yaşamayı sürdürebilir kılmak için.

İnsanların sevme biçimlerini, ilişki kurma biçimlerini ve bunu devam ettirebilmek için mutsuz birlikteliklerini devam ettirebilme isteklerini izliyorsun. Sonunda tüm bunlardan kaçarken yola senin gibi devam etmek isteyen birisiyle tanışıyorsun. Özgürlük, işte bu diyorsun. Birisini kendi özgürlüğünü sever gibi sevebilmek. Sonra bu sevme biçimini devam ettirebilmek için kendine yalanlar söylemeye başlıyorsun. Bazıları buna kendini telkin etmek diyor. Fakat baktığında yine özgürce ve kuralsız sevebilmenin verdiği acının tutsağı oluyorsun. Aklındaki sorulara beni üzemeyeceksiniz çünkü bunu ben seçtim demekten başka cevap veremiyorsunuz. Hepsi ve daha fazlası bu işte. Koskocaman içe oturan, büyük sevimsiz ve mide bulandıran bir ironi.